En Doğru Zaman, En Doğru Yer

Biz Girit’e Mayıs’ın sonunda geldik. Hava tam “yaz geldi ama henüz sersemletmiyor” kıvamındaydı. Ne Temmuz’un yakıcı sıcağı ne de Ağustos’un turist kalabalığı vardı. Deniz sıcaktı, gökyüzü tertemizdi. Sezonun eşiği dediğimiz bu zaman, adanın en güzel hâline denk gelmemizi sağladı.

Girit adasına İstanbul’dan Atina aktarmalı uçarak geldik. Atina’dan yaklaşık yarım saatlik bir uçuşla indik Girit’e. Türkiye’den gelen “kapı vizesi” uygulaması burada geçerli değil. Schengen vizeniz varsa, hiç düşünmeden gelin. Kesinlikle buna değiyor.

Girit’in Denizine Açılan Pencereler

Adanın sahilleri bir tablo gibi. Hani bazı yerler fotoğrafta güzel görünür ama gidince büyüsü kaçar ya, burada tam tersi. Bizim favorimiz Elafonissi Plajı oldu. Pembe-beyaz karışımı kumu, sığ denizi ve etrafını saran doğa gerçekten başka bir dünyada hissettiriyor. Bir diğer favorimiz ise Balos Lagünü… Giriş biraz zahmetli olsa da (arabayı bırakıp bir miktar yürüyorsunuz), manzara her şeye değiyor. Ayrıca Vai Plajı da Girit’in kuzeydoğusunda, palmiye ormanlarıyla çevrili egzotik bir alternatif.

Adanın Lezzet Sözlüğü: Girit Mutfağı

Girit mutfağı, Yunanistan genelinde ayrı bir yere sahiptir derlerdi, hak verdik. Deniz ürünleri taze, zeytinyağı neredeyse her tabakta başrolde. Sabah kahvaltılarında genellikle “bougatsa” yedik; incecik hamurun içinde keçi peyniriyle yapılan bu börek, yanında buz gibi bir frappé ile tam bir sabah şöleni.

Akşamları ise deniz kenarında, teknelere karşı harika sofralar kurduk. “To Stachi” gibi geleneksel mutfağına sadık kalmış yerlerden “Peskesi” gibi biraz daha modern ama yerel tatlara sahip restoranlara kadar birçok güzel deneyim yaşadık. Kalamar, karides, ahtapot, domatesli mezeler, tarhana çorbasını andıran “trahanas”… Ve tatlılar: bal ve cevizle yapılan “kserotigana” mutlaka tadılması gerekenlerden.

Zeytinin Kalbi Girit’te: Terra Creta Deneyimi ve Adanın Altın Yağı

Girit’te geçirdiğimiz dört gün boyunca her anın tadını çıkardık ama içlerinden biri var ki, damağımızda ve hafızamızda uzun süre kalacak: Terra Creta zeytinyağı üretim tesisi ziyareti.

Dünyayı gezdik, pek çok bağ, fabrika, küçük aile işletmesi gördük. Ama Terra Creta’nın bize sunduğu deneyim, sadece bir üretim turu değil, gerçek anlamda bir zeytinyağı kültürüne davetti.

Bir Damla Yağın Arkasında Ne Çok Şey Saklı

Ziyaretimiz, tesisin modern üretim bölümlerini gezerek başladı. Otomasyon sistemleri, soğuk sıkım teknikleri, kalite kontrol süreçleri… Anlatılan her detay, zeytinyağının sadece bir mutfak malzemesi değil; bir zanaat, bir doğa işi olduğunu hatırlattı.

Daha sonra, tesisin hemen yanı başındaki zeytinliklere doğru yürüdük. Uzakta masmavi deniz, çevremizde binlerce zeytin ağacı… Rehberimiz gülümseyerek şunu söyledi: “Girit’te insanlardan daha çok zeytin ağacı var. Yaklaşık 30 milyon ağaç var burada.” Şaka gibi geliyor ama gerçek. Girit’in nüfusu 600 binin biraz üzerinde, ama adadaki zeytin ağaçlarının sayısı bunun 50 katı!

Terra Creta: Altın Standartta Zeytinyağı

Terra Creta’nın ürettiği müthiş zeytinyağları; yoğunluğu, meyvemsiliği, boğazda bıraktığı o hafif yakıcılık… Bu, iyi bir zeytinyağının imzası. Fabrika, çevresindeki küçük çiftçilerle birlikte çalışıyor ve sadece erken hasat zeytinlerden soğuk sıkım yöntemle yağ elde ediyor. Avrupa’daki pek çok profesyonel mutfakta bu yağın tercih edilmesi hiç şaşırtıcı değil.

Zeytinyağcılık Girit’in Damarlarında Akıyor

Girit’te zeytin ve zeytinyağı sadece tarım ürünü değil; tarih, kültür, ekonomi ve hatta bir kimlik meselesi. Antik çağlardan bu yana burada zeytin yetiştiriliyor. Minoan medeniyetine ait kalıntılarda bile zeytinyağı presleri bulunmuş. Günümüzde de Girit halkı bu geleneği büyük bir özenle sürdürüyor.

Her şeyin doğal, mevsiminde ve yerel olduğu bu topraklarda zeytinyağı üretimi hâlâ bir aile işi. Birçok evin kendine ait küçük bir zeytinliği var. Kışın topluyor, kooperatiflere veriyorlar, yağları alıp yıl boyunca kullanıyorlar. Burada zeytinyağı sadece salata ya da yemek için değil; sabunda, kozmetikte, hatta geleneksel tedavi yöntemlerinde bile kullanılıyor.

Tadım ve Satın Alma

Terra Creta’daki tadım bölümünde farklı zeytinyağı türlerini deneme fırsatımız oldu. “Monovarietal” denilen tek tür zeytinden yapılan özel üretimler, daha klasik karışım yağlara göre farklı aromalar taşıyor. Tura katılanlara bu farkı anlatmak için minik testler yaptırıyorlar, çok keyifli bir deneyim.

Elbette çıkışta dayanamadık ve birkaç şişe yağ, biraz zeytin ezmesi ve doğal sabunla valizimizi güzelleştirdik.

Girit’in Altını: Zeytinyağı

Zeytinyağı Girit’te yalnızca yemeklerin değil, hayatın da merkezinde. Adanın uzun ömürlü, sağlıklı insanlarının sırrı belki de bu: kaliteli, bolca zeytinyağı, taze sebze, hareketli bir yaşam ve sıcacık insan ilişkileri.

Terra Creta ziyareti bize bir şeyi yeniden hatırlattı: Bazen bir şişe yağ, bir sofradan çok daha fazlasını anlatır. Doğayı, emeği, sabrı ve kültürü…

Sokaklar, Saksılar ve Sessiz Aydınlık

Girit’in şehir merkezleri –özellikle Chania ve Rethymno– görsel olarak insanı hiç yormuyor. Pastel tonlu binalar, pencerelerin önüne dizilmiş çiçekli saksılar, her sokağın köşesinden çıkan yasemin ya da hanımeli kokusu… Binalar bakımlı, sokaklar tertemiz. Gündüzleri rengarenk olan bu ambiyans, akşamları yumuşak sarı sokak lambalarıyla ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Sakin ama şık bir şehir atmosferi, göz zevkini bozmadan içinizi açıyor.

Yemek yediğimiz restoranların çoğu minimal ama sıcak bir şekilde dekore edilmişti. Ahşap masalar, beyaz örtüler, saksılarda lavantalar… Bazı yerler o kadar güzel ki, sadece bir kahve içmek için bile girip saatler geçiriyorsunuz.

İnsanlar: Güleryüz, Samimiyet ve Denge

Yunan adalarında alıştığımız bir şey var: insanlar hem güleryüzlü hem de ölçülü. Sizi kazıklamak gibi bir niyet taşımazlar; fiyatlar genellikle istikrarlı, hizmet samimi. Girit de bu konuda bizi hiç şaşırtmadı. Yardımsever esnaflar, sıcak bir merhaba ve hoşsohbet garsonlarla dolu bu adada, kendinizi gerçekten “misafir” gibi değil, “aileden biri” gibi hissediyorsunuz.

Girit Bizimle Kalacak

Dört gün nasıl geçti bilmiyoruz. Hani bazı yerlerden dönerken içinizde “bir gün yine gelirim” hissi olur ya… Girit bizde o hissin ötesinde bir duygu bıraktı. Belki çok gezmiş olmanın verdiği bir netlikle söylüyorum: Girit, sadece bir ada değil. Girit, ruhu olan bir yer.

Ve bu ruh, bizi kendisine biraz daha bağladı.