Haziran Ortasında Seyahat Temposunu Arttırdım.
Haziran ayının ortasında, dört günlük süper tempolu bir Londra seyahatinin ardından İzmit’te kısa bir nefes aldık. Ama bavullar fazla dinlenemedi; bu kez eşim Aslı’yla birlikte rotamızı Paris ve Ibiza’ya çevirdik. Beş günlük bu Avrupa kaçamağı, şehir hayatının zarafeti ile Akdeniz’in dans eden ritimlerini birleştiren, yazın en unutulmaz hatıralarından biri oldu.
Paris Müzik Haftası ile Şehir Ritme Bürünüyor
Paris’te geçirdiğimiz iki gün boyunca şehir, Paris Müzik Haftası’nın enerjisiyle bambaşka bir atmosfere bürünmüştü. Elektronik müzikten klasik ezgilere, etnik melodilerden Rock’n Roll’a kadar uzanan farklı türlerde konserler ve partiler, Paris’in dört bir yanında yankılanıyordu. Parklar, caddeler, metro durakları… Her yer bir sahneydi.
O kadar çok insan şehirdeydi ki, son geceyi geçirmek için tek bir otel bile bulamadık! İnternet üzerinden onlarca oteli aradık, sokak sokak dolaştık ama şehir resmen tıklım tıklımdı. Bu kadar yoğunluk, şehrin müziğe nasıl kucak açtığını kanıtlar nitelikteydi.
Chantilly Şatosu’nda Solomun Masalı
Paris’teki ikinci günümüz, hayatımız boyunca unutamayacağımız bir geceye sahne oldu. Şehir merkezine 25 dakika uzaklıktaki Chantilly bölgesinde yer alan görkemli Chantilly Şatosu’nun bahçesinde düzenlenen Solomun etkinliğine katıldık. Türkiye’den aylar öncesinden biletlerimizi almıştık. Ve iyi ki öyle yapmışız!
Şatonun masalsı bahçesinde, on binlerce kişiyle birlikte Solomun’un eşsiz setine kendimizi bıraktık. Işıklar, görsellik, tarihi atmosfer ve müzik bir araya gelince ortaya çıkan tablo, kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi. Gece sonunda Paris’e dönerken yüzümüzde sadece bir gülümseme değil, kalbimizde unutulmaz bir anı vardı.
Le Relais de l’Entrecôte: Paris’te Etin Sanatı
Paris’in gastronomi durakları arasında bizi en çok etkileyen yer şüphesiz Le Relais de l’Entrecôte oldu. 1959’dan bu yana aynı menüyle hizmet veren bu ikonik restoran, sadece tek bir yemek sunuyor: Antrikot ve patates kızartması. Ama sır gibi saklanan o efsane sos, bu yemeği adeta bir sanat eserine dönüştürüyor.
Sipariş bile vermenize gerek yok, garson sadece “Nasıl pişirelim?” diye soruyor. Yanında gelen cevizli yeşil salata ve enfes tatlılar, bu deneyimi taçlandırıyor. Her daim önünde uzun kuyruklar olan bu mekân, gerçek Parisli gibi hissetmek isteyenler için bir durak.
Eyfel Kulesi Olmadan da Paris Harika!
Paris’te yapılacak 15 harika alternatif öneri
1. Montmartre’da gün batımını izlemek
2. Chantilly Şatosu’nda etkinlik takip etmek
3. Saint-Germain’de kahve molası
4. Marais bölgesinde vintage mağaza keşfi
5. Canal Saint-Martin çevresinde bisiklet turu
6. Picasso Müzesi ziyareti
7. Latin Mahallesi’nde akşam yemeği
8. Versailles Bahçelerinde piknik
9. Rue Crémieux’te fotoğraf çekmek
10. Galeries Lafayette terasında Paris manzarası
11. Parc des Buttes-Chaumont’ta yürüyüş
12. Seine Nehri’nde gece tekne turu
13. Opera Garnier mimarisine hayran kalmak
14. Marché des Enfants Rouges’ta sokak lezzetleri
15. Batignolles’de alternatif müzik barlarında vakit geçirmek
Ibiza’ya Giriş: Müziğin Başkenti
Paris’teki büyülü konser gecesinin ardından, sabah Orly Havalimanı’ndan uçağa atlayıp, dünyanın en ünlü parti adası olan Ibiza’ya geçtik. Daha havaalanında bile, sizi billboard’lar, kulüp afişleri, dev DJ tanıtımları karşılıyor. Carl Cox, David Guetta, Peggy Gou, Black Coffee… Aklınıza gelen tüm yıldızlar burada sahne alıyor.
Ada, sadece bir tatil yeri değil; elektronik müzik dünyasının nabzının attığı bir merkez. Ibiza, eğlencenin dünya markası.
UNIVERSE Ibiza: Yeni Bir Dev Sahne
2025 yazının en büyük olayı: Universe Ibiza! Bu yıl açılan ve “dünyanın en büyük kulübü” unvanını taşıyan bu devasa eğlence tapınağı, pazar geceleri Carl Cox’un resident gecelerine ev sahipliği yapıyor. Biz de açılış gecesinde oradaydık. Işık şovları, lazerler, ses sistemleri, sahne kurgusu… Her şey mükemmeldi.
Carl Cox, Ibiza’da sadece bir DJ değil, bir efsane. Yıllardır burada sahne alıyor ve her performansı adada bir olay olarak yaşanıyor. Onu dinlemek, sadece müzik değil, ruhsal bir serüven gibi.
Ibiza Gündüzleri: Plajlar, Doğa ve Huzur
Elbette Ibiza sadece geceleri değil, gündüzleri de büyüleyici. Cala Comte, Cala Bassa ve Las Salinas gibi plajlarda deniz, kum ve güneşin tadını çıkardık. Beach club’larda sakinleşip buz gibi kokteyllerimizi yudumladık. Tekne turlarıyla gizli koylara açıldık, Hippy Market gibi renkli pazarlarda el işi ürünlere göz attık.
Akşamüstleri gün batımı ayrı bir olay… Özellikle Cafe Mambo’da müziğin eşlik ettiği gün batımı, içinden geçilmesi gereken bir deneyim.
İki Şehir, Tek Rüya
Paris ve Ibiza… Biri zarafetin, kültürün ve tarihin başkenti; diğeri özgürlüğün, eğlencenin ve müziğin adası. Bu beş günlük kaçamak, bize hem romantizmi hem ritmi aynı potada yaşattı. Her anı dopdoluydu, her durağı kendine has bir iz bıraktı.
Yorumlar (0)