Merhabalar Aydın Bey. Okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Öncelikle hoş geldiniz. Kocaeli Üniversitesi’nde Harita Mühendisliği Bölümü öğretim üyesiyim. Jeodezi alanında çalışıyorum.
Harita mühendisleri hangi alanlarla ilgilenir?
Harita mühendisliği, ismi gereğince harita ve harita bilgilerini üretmeyi amaçlar. Buradaki temel felsefe, yer yuvarının ölçülmesi ve haritaya aktarılmasıdır. Bu bölümden mezun öğrenciler, harita mühendisi ya da geomatik mühendisi (yeni isimlerinden bir tanesi) olarak kamuda ve özel sektörde görev üstlenirler. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Harita Genel Müdürlüğü tarafından üretilen harita bilgilerinin sonucu olarak, altyapıyla ilgilenen bütün branşlarda hizmet üretir ve çalışırlar.
Kocaeli’mizin zemin yapısı itibarıyla deprem riski taşıyan ilçeleri hangileridir?
Kuzey Anadolu Fayı’na yakınlığı sebebiyle bütün bir il tehlike altındadır ama fayın geçtiği yerler burada kritik öneme sahiptir. Sapanca’dan itibaren Kocaeli’ne gelindiğinde, Kuzey Anadolu Fayı’nın büyük kolunun yanı sıra parçalı yan faylara ayrıldığını görürüz. Küçük ve parçalı kollar Körfez’in güneyinden geçer. Kuzey kolu ise Gölcük üzerinden Adalar’a doğru, yani Marmara Denizi’nin altından devam eder. Dolayısıyla bu faya çok yakın konumda olan ilçeler birinci derecede tehlike altındadır. Biz buna kısaca “Körfez kıyı bölgesi” diyebiliriz.
Şehrimizdeki çöküntüler neden oluşuyor, nerelerde görülüyor ve nasıl önlem alınır?
Kocaeli çevresinde çöküntünün en yıkıcı olduğu yerler, daha çok “sıvılaşma riski” dediğimiz, yani deprem sırasında kıyıda meydana gelen sarsıntıların; deniz suyunun ve diğer yüzey sularının hızlı bir şekilde toprağa ve zemine karışmasıyla zemini daha gevşek bir malzeme hâline getirmesi sonucu ortaya çıkar. Bu durumda üzerinde yapılaşma varsa, çok büyük bir yıkım beraberinde gelir. Kocaeli’ndeki 1999 Gölcük Depremi’nde hasarın ve ölümlerin daha çok yaşandığı yerler, bu sıvılaşma riskini en çok yaşayan yerlerdir. Dolayısıyla alüvyon sahaları, yani nehir ve akarsularla gelen gevşek toprak malzemenin yığıldığı yerler diyebiliriz. Genellikle daha alçak konumda olan, yüksekliği fazla olmayan yerler bu tehlikeyi en fazla yaşayacak yerlerdir.
Seka Park ve Körfez gibi deniz dolgusu üzerine kurulan alanlar depremde ne gibi risk teşkil eder?
Biraz önce ifade ettiğim, akarsuların denizle buluştuğu alanlara yakın yerlerden bahsediyoruz. Sonuçta bu bölgeler, sıvılaşma riskini birinci derecede yaşayan bölgelerdir. Deprem anında, çok hızlı bir şekilde deniz suyunun ya da akarsuyun zemine sızması ani çökmeleri potansiyel anlamda üretebiliyor. Bu, sadece deprem anında olan, çok tehlikeli bir durumdur. Depremler arası dönemde ise bu alanlar, “zemin çökmesi” dediğimiz, yıllık birkaç santimetreyi bulan, bazen birkaç desimetreye çıkabilen düşey yönlü deformasyonlardan oluşur. Bizler bunu genellikle yükseklik değişimi üzerinden anlayabiliyoruz.
Şehrimizdeki köprüler ve üst geçitlerin deprem dayanıklılığı konusunda ne durumda? Ne tür güçlendirme çalışmaları yapılabilir?
Kamunun yararlandığı her türlü mühendislik yapısından, öncelikle o yerin yönetimleri; yani Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve ilgili diğer idareler sorumludur. Dolayısıyla büyük yapıların, özellikle kamunun sıkça bulunduğu mekânlarda, düzenli şekilde kontrol edilmesi gerekir. Tabii bunun dışında karayolları gibi ana ulaşım arterlerinin geçtiği demiryolları da bu birimlere bağlıdır. İlgili altyapı destek hizmetlerinin, gerek yol gerekse demiryolu çalışmaları sırasında düzenli şekilde kontrol edilmesi gerekir. Bunu yapan birimler vardır ve çoğu zaman, risklerin olduğu yerlerde periyodik bakımlar yapılır. Ama yapılmadığı zaman ciddi şekilde yapısal deformasyon oluşur. Dolayısıyla bu tehlike daha da görünür hâle gelir ve risk teşkil etmeden önce önleminin alınması gerekir.
Mimar Sinan Üst Geçidi’nden yürürken her zaman sallanıyor. Peki sebebi nedir?
O, mühendislik yapılarının yapılışıyla ilgili bir durumdur. Ama genellikle o tür yapılardaki sallanma durumu, daha çok yapının statik özelliğinden kaynaklanır. Kullanılan malzemenin esneme özelliği mevcuttur. Üzerindeki insan hareketliliği, bazı yerlerde kalabalık, bazı yerlerde daha az sayıda insan olması ve de altından o sırada büyük araçların geçiyor olması bu tarz küçük sarsıntıların oluşmasına sebep olabiliyor.
Şehir planlamasında nelere dikkat edilmesi, deprem riskini azaltır?
Şehir planlaması, Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisidir. Anadolu coğrafyası tarihsel bakımdan çok eskiye dayandığı için geleneksel yapılarımız mevcuttur ve bunların bir kısmını hâlen güncelleyerek de olsa kullanıyoruz. İmara yeni açılacak yerler açısından da şehir plancılığının dikkatle yapması gereken uygulamalardan bir tanesi; şehirdeki yoğunlaşmayı ve zeminin durumunu, zemin etütleriyle birlikte belirlemesidir. Planlama aşamasında zemini tehlikeli, gevşek, faya çok yakın veya dolgu alanı olabilecek riskli yerlerde yapılaşmadan uzak durulmalı veya zorunluysa da çok iyi mühendislik uygulamalarına başvurulmalıdır. Burada önemli olan, o bölgenin ne kadar iyi mühendislik hizmeti alıp almadığıdır. Bu tür yapılar uluslararası ve bilimsel standartlara uygun şekilde yapılırsa herhangi bir risk oluşturmaz.
Ayrıca bir şehrin kendi kaynaklarıyla kendiliğinden beslenmesi birinci dereceden önceliktir. Nüfusun bu anlamda dikkatli planlanması ve çevresel kaynakların şehri besleyebilecek nitelikte olması durumunda; yoğunluk ve yapılaşma gözetilerek imara açılması gerekir. Aksi takdirde doğal kaynaklara erişemeyen nüfus, bir şehir için en büyük tehditlerden biri hâline gelir.
Beklenen bir deprem var. Şehrimizin genelinde bir hazırlık mevcut mudur?
1999 Gölcük Depremi, sadece Kocaeli bölgesini değil, Türkiye’nin genelini deprem farkındalığı anlamında çok şey öğretti. Buradaki en önemli gelişme tabii ki yapı standartlarının yükselmesi oldu. Özellikle, “Depreme dayanıklı bina nedir?” sorusunun cevabı daha net bir şekilde görülür oldu. Aslında önceden beri biliniyordu ama uygulamadaki yüksek yoğunluklu yapılaşma hareketleri bu sistemi biraz aksattı. Geçmişte yerel yönetimlerin imar konusundaki hatalı yaklaşımları ve eskiden beri kanıksanan uygulamaları bu tehlikeyi biraz daha artırmış oldu. 1999 Gölcük Depremi’yle birlikte bunların çoğu, toplum tarafından da açık bir şekilde anlaşıldı. Toplumun büyük bir çoğunluğu durumun farkında ama nüfusun hızlı bir şekilde büyükşehirlere doğru geliyor olması, bu çalışmaları zorlaştıran durumların başında geliyor.
Okurlarımız, yaşadığı yerin zemin yapısı ve deprem risk durumu hakkında nasıl bilgi edinebilir?
Bu tür bilgiler, artık günümüz dünyasında online olarak belediyelerin web sayfalarından takip edilip yayınlanmış zemin etütleriyle birlikte edinilebilir. Şehirlerin imar planları ve gelişim durumlarını plan üzerinden görebilirler. Özel olarak, şehrin büyük projeleri ya da kendi taşınmaz/mülkleri için özel analizler yaptırabilirler. Türkiye’de sadece yerel yönetimler değil, aynı zamanda ulusal ölçekte inceleme yapan ve teknik raporlar hazırlayan kuruluşlar da vardır. Bunlardan biri Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’dür. Bu kurumların yayınlamış olduğu dijital haritalar mevcuttur. Herkes, yaşadığı yerin zemin durumunu öğrenebilir. Toplumun geneli tarafından bilinir ki yüksek yerler, yani topografik anlamda denizden ya da alüvyon sahalarından, nehir yataklarından uzak yerler zemin açısından daha sağlamdır.
Son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mıdır?
Türkiye, coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle çok ama çok zengin bir ülkedir. Ama bu ülkede yaşamak birtakım farkındalıklar gerektiriyor. Özellikle can sağlığı ve insanların geleceğe güvenle bakabilmelerinin yolu, öncelikle yaşadıkları coğrafyayı iyi tanımalarından geçer. Genç kuşaklardan itibaren, yaşadığımız coğrafyayı çocuklarımıza en iyi şekilde anlatmak durumundayız. Bu, hepimizin öncelikli vatani görevidir. Çünkü insanın yaşadığı çevreyi sevebilmesi için önce onu tanıyor olması gerekir. Bu yüzden öncelikli olarak güvenli şehirler, güvenli yaşam ve sağlıklı bir çevre gereklidir. Umarım insanlar bu konuda kendi farkındalıklarını artırırlar.
Bu bilgilendirici ve kıymetli sohbetinden ötürü Prof. Dr. Aydın Üstün’e saygılarımı sunarım. Kocaeli Üniversitesi’nin değeri olan Aydın Bey’in, öğrencilerine ve sevenlerine bilgisi ve güler yüzüyle ışık tutmasının temennisiyle… Bir dahaki röportajlarımda buluşmak dileğiyle. Sevgiyle, sağlıkla ve bilginin izinde kalınız.
Yorumlar (0)