Bu yaz ailecek yönümüzü Ege’nin karşı kıyısına, yıllar içinde giderek daha çok sevdiğimiz Midilli Adası’na çevirdik. Daha önce birkaç kez kuzeyde, özellikle adanın turistik merkezi sayılan Molivos ve civarına gitmiştik. Bu kez ise, farklı bir Midilli deneyimi yaşamak istedik. Temmuz ayının tam ortasında, 12 kişilik kalabalık ama bir o kadar da uyumlu bir grupla yola çıktık. Annem, iki ablam ve eniştelerim, yeğenlerimiz, eşim Aslı, kızımız Beste ve ben… Üç arabaya dağıldık ve kendimizi adanın huzur dolu, zeytin ağaçlarıyla çevrili yollarında bulduk.

Bu sefer, feribottan iner inmez kuzeye dönmedik. Direkt olarak adanın güneyine, Plomari’ye yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki otelimize geçtik. Altı gece boyunca, adanın bu daha az bilinen ama bir o kadar etkileyici bölgesini keşfettik. Kalabalıktan uzak, yerel hayatın içine karıştığımız, salaş balıkçı köylerinde yürüyüp, huzurlu plajlarda yüzerken “İyi ki buraya gelmişiz,” dedik...

Lesvos mu Midilli mi?

Adanın isminin iki hali var: Lesvos ve Midilli. “Midilli”, adanın merkezi olan Mytilene kentinden gelen Türkçe bir isim. “Lesvos” ise Yunanca adı. Antik çağlara kadar uzanan bu isim, Homeros’un da şiirlerine konu olan, şiirleriyle meşhur kadın ozan Sappho ile özdeşleşmiş. Zaten ada, hem edebiyat hem de zeytin tarihiyle iç içe. Yunanistan’ın üçüncü büyük adası olan Lesvos, denizden çok da uzak görünmeyen ama içine girince bir o kadar da büyük gelen bir coğrafya. Bu yüzden “Midilli’ye gitmek” aslında tek bir yer değil, adeta bir kıta gezmek gibi.

Güney Bölgesi: Plomari ve Çevresi

Güneyde kaldığımız otel, adeta bir kartpostalın içine yerleşmiş gibiydi. Plomari’ye 20 dakika mesafedeki bu sakin bölgede, sabahları zeytin ağaçlarının arasından denize bakarak uyanmak, akşamları çocuk sesleriyle dolan bir meydanda ouzo yudumlamak gibisi yok.

Plomari, Midilli’nin en otantik kasabalarından biri. Aynı zamanda adanın ouzo üretim merkezi. İster büyük markaların üretim tesislerini gezin, ister küçük aile işletmelerinde tadım yapın; burada ouzo kültürünü yerinde yaşarsınız. Sahil şeridi boyunca sıralanmış balıkçı restoranları, tertemiz denizi ve yerel halkın samimiyeti burayı unutulmaz kılıyor.

Güneydeki Plajlar ve Lezzet Durakları

Güney Midilli, kalabalık turizm noktalarının aksine hala keşfedilmemiş bir huzur vadediyor. İşte favorilerimizden bazıları:

• Agios Isidoros Plajı: Plomari’ye çok yakın. Tertemiz suyu, çakıllı plajı ve arkasında uzanan yemyeşil yamaçlarıyla büyüleyici.

• Melinda Plajı: Deniz kenarında balık yiyip gün batımını izlemek isterseniz burası tam yeri. Salaş ama lezzetli bir taverna olan Melinda Taverna ile gönlümüzü kazandı.

• Tarti Plajı: Adanın güneydoğusundaki bu gizli koy, turkuaz rengi denizi ve doğayla iç içe oluşuyla favorimiz oldu. Aynı isimli tavernasında deniz ürünleri şahane.

Akşam yemeklerinde 12 kişilik dev masalar kurduk, Taze ahtapot, kalamar, kabak kızartması ve elbette Yunan salatası… Yanına ouzo ya da buz gibi bir Mythos. Her öğün, küçük bir bayram gibiydi.

 

Vize Meselesi;

Gözünüz Korkmasın

Midilli’ye gelirken gruptaki çoğu kişi kapı vizesi aldı. Bizim elimizde zaten Schengen vizelerimiz vardı, sadece kızımız Beste için kapıda başvurduk. Açıkça söylemeliyim, bu süreç birçok kişinin korktuğu kadar karmaşık değil. Gerekli belgeleri seyahatten önce topladık, feribot iskelesinde işlemler tamamlandı ve herkes vizelerini sorunsuz aldı. Kapı vizesiyle en fazla 6 gün kalabiliyorsunuz ama bu sürede adayı keşfetmek için fazlasıyla zamanınız oluyor.

Sık sorulan bir diğer konu ise adalar arası geçiş: Kapı vizesiyle sadece başvurduğunuz adaya giriş yapabiliyorsunuz. Yani örneğin Midilli’ye geldiyseniz, Samos’a ya da Sakız’a geçemiyorsunuz. Ama zaten Midilli o kadar büyük ve çeşitli ki, başka bir adaya geçmeye gerek bile kalmıyor.

Kuzeye de Selam Olsun

 

Daha önceki gelişlerimizde kaldığımız Molivos, Petra ve Anaxos bölgeleri de ayrı bir yazıyı hak eder. Molivos’un taş sokaklarında dolaşmak, tepede yer alan kalesinden gün batımını izlemek, Petra’nın kumsalında denize girmek… Bunlar hep Midilli’nin kuzey yüzüyle ilgili anılarımızda yer etmiş güzellikler.

Ancak bu yazı, güneyin hakkını teslim etmek için yazıldı. Çünkü Midilli’nin güneyi, kendine has bir dokuya sahip. Daha otantik, daha yavaş, daha yerel. Plomari ve çevresindeki bu sakinlik, son yıllarda seyahatte aradığımız şeyin tam karşılığı oldu: Fazla kalabalık olmadan, doğayla, denizle ve sofrayla bütünleşmek.

Ada’ya Veda Zamanı

Altı gece, upuzun sofralar, her gün başka bir koy, güzel deniz ürünleri ve çokça güneş… Belki bir dahaki sefer adanın iç bölgelerine gideriz, belki tekrar güneye…

Ama ne olursa olsun biliyoruz ki Midilli, Ege’nin karşı kıyısında bizi yine sabırla bekliyor olacak.