Hayat, bazen sessizce üzerimize çöker; bizi biz yapan her parçayı dağıtır, küle çevirir. O an, aynaya baktığımızda kendimizi tanıyamayız. İşte tam da o kırılma anında sorarız: “Nesin sen?”

Başkalarının beklentilerinden, etiketlerinden, yargılarından arındığında geriye kalan o saf, güçlü ve incinmiş hâlinle karşılaşırsın. Ve fark edersin ki, kimse seni küllerinden yeniden yaratamaz… Sen kendini yeniden doğurmadıkça.

NESİN SEN?

Kendine sormayı unuttuğun o soruyla başlar her dönüş: “Nesin sen?”

Başkalarının sana yapıştırdığı etiketleri çıkar. Korkularını, yargılarını, beklentilerini yere bırak. Bir bak aynaya… Kim var orada?

Belki yıllarca birinin sevgilisi, eşi, arkadaşı oldun. Belki bir iş yerinin unvanıydın. Hep güçlü görünmeye çalıştın ya da kırıldığını bile sakladın. Ama en derinde bir ses hep fısıldadı:

“Sen bundan fazlasısın. Çünkü sen, kimsenin tanımlayamayacağı bir ‘kendinsin.’”

Güçlüsün, çünkü kırıldın.

Şefkatlisin, çünkü terk edildin.

Cesursun, çünkü korktun.

Ve hâlâ buradasın. Bu satırları okuyorsun. Hâlâ arıyor, hâlâ soruyorsun: Nesin sen?

Bir gün herkes gider, herkes susar, hayat gürültüyü keser. İşte o sessizlikte, kendi kalbinin sesini ilk kez bu kadar net duyarsın. Korkma… O ses senin tek gerçeğin. İçinde, çocukluğunun gözyaşları, ilk hayallerin, inatların ve yeniden ayağa kalkma gücün var.

Sen bir etiket değilsin.

Bir başkasının hikâyesinin yan rolü hiç değilsin.

Sen, kendi hikâyenin baş kahramanısın.

KÜLLERİMDEN BENİ KİM YARATTI?

Bazı yangınlar vardır, söndürülemez. İçinde sessizce yanarsın da kimse bilmez. Bir sabah aynaya bakarsın: Ne kalmış? Bir avuç kül…

Ve sorarsın:

“Beni bundan kim yeniden yarattı?”

Cevap bellidir: Kimse.

Senin dışında kimse seni küllerinden toplayamaz. Ne sevda, ne aile, ne dost…

Ben, küllerimden kendimi ben yarattım.

Kendimle kavga ederek, kendimi affederek, kendime sahip çıkarak.

Yaralarımı başkaları sardı sandım, hayır; kendim sardım.

Gözyaşlarımı başkaları sildi sandım, hayır; kendi gözyaşımı kendim içime akıttım.

Beni biri kurtaracak sandım, olmadı; kimse kurtarmadı.

Ve bir sabah uyandım…

Küllerimin içinden, kendi elimle kendimi çektim.

Artık içimde korkuya yer yok. Korkularımı bozkıra savurdum. Kalbim, eski acıların toprağında kök salmış bir çiçek şimdi.

Ve ben, ne kadar incinirsem incineyim, ışığımı kimse söndüremez.

KÜLLERİNDEN DOĞAN KADIN

Bir zamanlar kalabalıkların ortasında bile kendini yapayalnız hisseden bir kadındım. Sevgiye aç, güvene susamış, yaralarla dolu bir kalp…

Bazen en sevdiğim insanlar tarafından incitildim, bazen kendimden bile vazgeçtim. Ama içimde hep gizli bir kıvılcım vardı.

Yıkıldım, dağıldım, kül oldum.

Ve o küllerden, her defasında kendimi yeniden yarattım.

Bugün, hayatta kimseye yaslanmadan, kendime dayanarak ayakta kalmanın ne demek olduğunu biliyorum. Ne kadar yaralansam da, o yaraların bana nasıl kanat taktığını gördüm.

Ben Funda Pop…

Başkalarının yarattığı korkularla değil, kendi inşa ettiğim cesaretle varım.

Benim hikâyem, incinmişlikten değil, ayağa kalkabilme gücünden yazılır.

Ve biliyorum ki her insanın içinde bu ateş var. Yeter ki kendine inan.

Bu satırlar, küllerinin içinde hâlâ bir kıvılcım taşıyan herkese…

Unutma, kimse seni senin kadar yeniden yaratamaz.

Çünkü ben kendi karanlığımın en parlak yıldızıyım.